Ben Süleyman Ertürk' ün beş oğlunun en büyüğü Kazım Ertürk'üm.
Bağımsızlık savaşı ulusumun,
Gül gül açarken destanlarında,
Açmışım gözlerimi evrene,
Mustafa Kemal'in çağında.
Evet, güzel köyümüzde 1927 yılında doğmuşum.
"Köyümdeki okula kaydolurken okuma yazma bilmiyordum. Fakat zihinden saniyede problem çözebiliyordum. Öğretmen sözcüğü bilinmediğinden, muallim bey diyorduk. Muallim bey iki defa, 2.-3. sınıfların çözemediği problemleri çözmem için çağırtmıştı, anında çözmüştüm. Hepsinin kulaklarını çekeceksin demişti. O ders yılı ben sınıfta kaldım. 4. ve 5. sınıfı Adakale İlkokulu' nda okudum. Köyüme kar yağdıktan sonra Artvin' de ortaokula başladım. O yıl sınıfımı doğrudan geçtim. 1943' de son sınıfta 59 kişiydik, ben iftihar öğrencisiydim. Haziranda 8 kişi ortaokuldan mezun olduk. Erzurum Erkek Öğretmen Okulu' nda, 1945' de kitabı çok seviyor, şiir yazıyordum. Ömür boyu şiir benim ikinci mesleğim oldu. Kars Cilavuz İlkÖğretmen Okulu' nda meslek dersleri öğretmenliği ve yöneticilik, Artvin'de İl Halk Eğitimi Başkanlığı, İlköğretim müfettişliği, Milli Eğitim Müdür Yardımcılığından sonra Tunceli ve Erzurum' da ikişer yıl İl Milli Eğitim Müdürlüğü yaptım.
Milliyetçi Cephe iktidarı, alkolik birisini getirebilmek için, beni 25 yıl önceki rütbemle, müfettiş olarak Artvin' e sürgün etti. 12 Eylül ihtilali geldi. Artvin' den 900 öğretmen sorgusuz savunmasız Anadolu' nun dağına taşına sürgün edilirken benim için de Gümüşhane Müfettişliğini uygun görmüşlerdi. Meslek hayatımın 35. yılıydı. 1982' de iki çocuğum üniversitede okudukları için İzmir' e müfettiş olarak atanabildim.
Çift dingilli kamyonla Belkahve' ye ulaştığımızda Atatürk'ün boy heykeli şoförün dikkatini çekti. Burası İzmir' in ilk gözüktüğü yerdir. Arabanın camından içeri esen serin rüzgar beni, coğrafya dersine götürdü. İmbat rüzgarının, yaz aylarında Ege' de denizden karaya doğru estiğini anımsadım. İçimde esen şiir havasını şu üç kıtayla hemen defterime yazıverdim.
İMBAT
Koptum doğudan sendeyim,
İmbat, gönlünle duy beni.
Arıt cümle acılardan,
Mutsuzluklardan soy beni.
Tutma yabancı yerine,
Öz evladından say beni.
Sürgünden sürgüne yazgım,
En güçlü yaya koy beni.
Deneylerden süzülmüşüm,
Acılardan ezilmişim,
Ulusuma adanmışım;
İmbat, gönlünle duy beni.
Belkahve, 9. 9.1982
O kutsal topraklara karşı duyduğun sıcak duygularını ve o doğrultuda yaptığınız ve yapmayı düşündüğünüz çok anlamlı hizmetlerinizden ötürü sizi candan kutluyorum. Sizi tanıdığım için çok mutlu olduğumu ifade etmek isterim. Anılarım çok uzun sizi sıkıntıya sokmamak için; Bu sayfaları yazmak isteyen çok değerli insanlarımızın haklarına da saygı göstermek adına şimdilik güzel köyümüze adadığım KÖYDEN GÖÇ şiirimi sunmak istiyorum.
1992 yılıydı köyüme gittim. Koskoca köyde ne bir horoz sesi, ne de bir köpek havlaması duyamamış olmanın derin acısını yaşadım. Balkonda oturup, içimde duyduğum acıları şöyle ifade ettim:
Ata armağanı toprak,
Kadir bilmez deme düştü.
Baharında solan yaprak,
Bozbulanık sele düştü.
Kaldı köyde ihtiyarlar,
Gelmiyor eski baharlar,
İçimde buzullaştı kar
Göç derdimiz dile düştü.
Bozuldu bahçeler bağlar,
Kavalsız, çobansız dağlar,
Sızlanır ölüler sağlar,
Ne vefasız ele düştü.
Kutlu ocak tütmez oldu,
Göçmen kuşlar ötmez oldu,
Buz pınarlar akmaz oldu,
Mutluluklar yele düştü.
Ertürki içimiz yanık,
Köyümüz uyur uyanık,
Halimize Tanrı tanık,
Yeşil cennet kele düştü.
Meslek yaşamımın 37. yılında İzmir' e gelmiştim. Müfettiştim. İki yıl olmamıştı, sorgusuz savunmasız Uşak' a sürgün edildim. O yıllarda hiç yöneticilik yapmamış bir kişi milli eğitim müdürü olarak görev yapıyordu. Benim dosyam eline geçmiş olmalı. Tüm hizmet dallarında yönetici olarak çalışmış olmamı görmesi onu ürkütmüştü. Dava açıp 6.5 ay sonra İzmir' e döndüm.
Açsın erdemler çiçek,
Egemen olsun gerçek,
Ne ağırmış çek ha çek,
Doğruluğun cezası.
Birbaşka dörtlük:
Hırsızda kaldı yıldızım,
Onuncu köydedir izim,
Mutsuzlardan gelir sızım;
Aşk borası, yası değil.
Bir başka dörtlük...
Şiirim yorguna soluk,
Şiirim, şimşek gecede.
Tutkular, özlemler buruk,
Yaşam, şaşı bilmecede.
Bir başka dörtlük...
Tükür rüzgar acıları,
Kökü içimde uzayan,
Başka gök getir boralı;
Göğsü şimşeklerle yanan.
Eğitimci Şair Kazım Ertürk.
|