Kulah ver sözüma ey Çadırdağı
Heç bitmaz tükanmaz bu sevgi bağı
Gurbetta geçiyer yaşliluğ çağı
Kim öldi, kimlar sağ, haber sorayım
Köti rüyalari hayra yorayim
Harman sonu çayda tahıl yıkarduh
Kızılcuği toplar suyun sılarduh
Zelgudat’ta pantalara çıkarduh
Hatçe anam eyi kete yapardi
Bişi katmer birbirina katardi
Esma halam iyi yuha açardi
Ömer amcam ketelari kapardi
Rus cipiyla Ardanuç’a kaçardi
Karsniya’ya varur keça teparduh
Haftada bir harfanalar yaparduh
Çadırdağı, köyda dügün olanda
Hele Tilik barbaşında kalanda
Abdul Usta zurna, meyi çalanda
Siz seyredin o zamanki dügüni
Yemaz içmaz şaşururduh öğüni
Çoçala cevuzi hâlâ duriyer
Eruk, alma, armut tek tek kuriyer
Kuyularda patateslar çüriyer
Saksağanlar getmiş, bülbüllar susmiş
Hayat durmuş, sanki taş kaya küsmiş
Çadırdağı, Karagöl’un sazlari
Pancarcida oynar civan kızlari
Çok çekmişim cilvelari, nazlari
Yıllar var ki soğuk suyun içmadim
Tikmalar’dan Ziyaret’a geçmadım
Gün batanda nahır köya inardi
İnek, tosun birbirina girardi
Kimilari mali seyip sürardi
Bütün bunlar gözlarımdan getmiyer
Bu mektubi yazmak bila yetmiyer
Poşa Kâzim, Samıshar’i sevardi
Karısı Zinnet’le kavga edardi
O günlara dönabilsak na vardi
Tavarcuhtan sarğar çocuk başlari
Ela göz üstünda kara kaşları
Şavkakal’da haşar, neker kesarduh
Haşarlarla güzün cevuz dökarduh
Kesi açar, sağuleyi bükarduh
Ben derim ki bu yıl lazut ekalım
Aşoneney koşup kavak dikalım
Yanakları al al idi nenemin
Keskin bir bakışı vardi dedemin
Şimdi orda olsa yaşlı bedenim
Sona nenem, Hasan dedem nerdadur
Tila’nın dibinda güzel yerdadur
Çadırdağı, karlı dağlar aştım ben
Nedan, niçin, nasıl oldi şaştım ben
Önca ham meyvaydım, şimdi piştim ben
Bir bilsam ki bu ayruluh nicadur
Hicran yüklü kapkaranlık gecadur
Gülnaz yenga dügünların güliydi
İçi fıkır fıkır sevgi doliydi
Güzelların inca sögüt daliydi
Orya gelsam o günları yaşaruh
Kimlar getmiş, kimlar kalmış şaşaruh
Tekrar çıksam Kilisa’nın başına
Selam versem Sitela’nın taşına
Kurban olam ekmegına, aşına
Kurkantlarda telimila oynarduh
Heç oturmaz için için kaynarduh
Dağ başında yıldırımlar çakıyer
Conat suyu boz bulanuğ akıyer
Çoluğ çocuğ korha korha bakıyer
Geç da olsa bi selamım alıver
İmamoğlu, Sümmani’den çalıver
Allı turnaların uçtuğu zaman
Güz gelip güneya göçtüğü zaman
Kadın erkek köydan kaçtuği zaman
Heç olur mi o günları anmamak
Viran olan bağ bağçaya yanmamak
Casoy’u, Saleh’i hep ben yığardım
Sayıtgil’in tutalara çığardım
Obaştan kalkmaya na çok bığardım
Şimdi bana sorsan hâlin nicadur
Sabahı olmayan uzun gecadur
Çadırdağı niçin bendan küsarsın
Selamı sabahı nedan kesarsın
Tipi boran gibi sert sert esarsın
Atam, dedem, geçmişim hep ordadur
Torunlarum, çocuklarum burdadur.
Kışın oluhlardan buzlar sarkardi
Coğoban’ın karı çabuk kalkardi
Anam gevrek için yoğurt çalkardi
Biçincilar buzli ayran içerlar
Tırpanları dövüp çayırları biçarlar
Tuval’ın suyundan kimsa içmiyer
Kirkittaş’tan artık yolci geçmiyer
Uzun Memet çayırları biçmiyer
Bozpunğarlar köpürerek aktı mı
Güzellarin, yüreklari yaktı mı
Mor ufkunda kızıl güneş batanda
Çalışanlar yorgun argın yatanda
Akşamları sosol kuşu ötanda
Kurda kuşa bizdan selam söylayın
Söylayıp da garip gönlüm eylayin
Mektubuma burada son veriyerim
Hâlini hatrini çoh soriyerim
Bilsan ki ufuhta ne göriyerim
Bu yaz Kazangöl’da çimacah mıyız
Eski defterlari açacah mıyız
Dumanın var ise açıl öpeyim
Zedvake’dan beri, sendan öteyim
Çisasuz dağları, karı neylayim
Anam babam yollarımı gözliyer
Deli gönlüm onları çok özliyer
Buralardan haber sorarsan eğer
Herkes dükkân açmış, malını över
Zalim başkaldırmış yoksulu döver
Kapkaç,vurgun, soygun gırla gediyer
Duyarsız insanlar seyir ediyer
Hoşçakal diyerim ey Çadırdağı
Çoktandır görmadım bahçeyi, bağı
Yoruldum tutmiyer dizlarım bağı
Var get ey mektubum, bir çift göz getur
Karşiluh beklarım, hemen tez getur