GÜL BAHÇESİ
Gül dalından diken seçtinmi
yol bulup geçtinmi
Bir kalp vardırki
Kırmadan geçtinmi
Bahçe içinde çiçekler
Etrafında mor menkşeler
Gül gibi kokar çiçekler
Gül koparmadan geçtinmi
Bahar gelince açarsın
Etrafına koku saçarsın
El deymeden koparsın
Gül koklamadan geçtinmi
Sapona rahim derki aylar yıllar geçer
Nice ömürler böyle kopar geçer
Bir gönlün gülü vardırki
El tutmadan gelip geçer
8.1.2011
Rahim GÜNAL
AŞAĞI IRMAKLAR KÖYÜ
* Bu şiirde; iki insanın gerçekten çok sevdikleri, doğup büyüdükleri köylerinin sosyal, kültürel, ekonomik, moral, insanlık ve ahlaki açıdan çöküşüne tanık olmaları sonucu dile getirdikleri duygularını bulacaksınız. Buna “kara mizah” örneği olarak da bakabilirsiniz. *
Samısgar’a Serzeniş
Köy belledim yurt belledim ben seni
Herkes senden kaçmış yüzün kurusun
Selamsız sabahsız koydun sen beni
Samsgarca da olan sözün kurusun
Bağların var idi gonca gül gibi
Kızların var idi servi dal gibi
Al dudaklar od görmamiş bal gibi
Fitne fesat olmuş dilin kurusun
İki komşu bir araya gelemez
Doğruyu bulup ta karar veremez
Fesatlıktan doğru sözü duyamaz
İçini dolduran kurdun kurusun
Çoğusu terk etmiş dönmez geriye
Geride kalanlar dönmüş periye
Tarlalar donanmış kara çalıyla
Acıdır dikenin dalın kurusun
Devlet getirmiştir içme suyunu
Hiç bilmeden Samsgarlı’nın huyunu
Tarlaya akıtır halkın suyunu
İnsanlıktan çıkmış soyun kurusun
Bunca yıldır sana değer vermiştim
Özüm, atam dedem sende demiştim
Bilbilan’ı Çonat’ını sevmiştim
Gidensiz gelensiz yolun kurusun
Bin bir türlü fesat sarmış içini
Görünmez hallere sokmuş yüzünü
Ondandır ki bırakmışım peşini
Fesatlık kaynağın selin kurusun
En güzel şiiri sana yazmıştım
Güzelliğin yüreğime kazmıştım
Sana gelmeyene içten kızmıştım
Sevgiyi yok eden huyun kurusun
Hani nerde gelinlerin kızların
Ötmez oldu çalınmıyor sazların
Cıvıl cıvıl çocuk sesli yazların
Olmayınca bunlar kökün kurusun
Komşuluk insanlık yok olup gitmiş
Sevginin yerine kötülük gelmiş
Aksakal kardeşler böyle demiştir
Sevgiye uzanan dilin kurusun
Nuri ve Selim Aksakal kardeşlerden
Değerli sanatseverler, şiirdeki serzenişi paylaşıcı veya eleştirici gözle duygularınızı şiirin devamı olarak, şiirdeki ölçüleri kullanarak yazabilirsiniz. Bu şiirle amacımız Samsgar’daki çöküş ve güzelliklerin yok oluşunu şair ve sanatçı gözüyle görüp kaydetmektir.
Yöre: Artvin – Ardanuç- Aşağıırmaklar
Kaynak: Hatice Aksakal-Savaş
Baba Adı: Mollabey Savaş
Anne Adı: Dilfez Savaş-Keskin
Derleyen: Selim Aksakal
Kaynak kişi hakkında özet bilgi: 1927 yılında Aşağıırmaklar’da doğdu. Bir ay gibi bir süre Aşağıırmaklar Camili Bölge okulunda öğrenim gördü ve okuryazar oldu. Hatice Hanım 1942 yılında aynı köyden Servet Aksakal ile evlendi. Altı çocuk annesi oldu. Gençlik yıllarında Aşağıırmaklar köyünün “fahri” bayan terziliğini yaptı. Bölgeye ait geleneksel bayan kıyafetlerini dikip, genç kızları ve gelinlerinin düğünde bayramda bezenip, görkemli olmalarına katkıda bulunurdu. Gen kızlığında iyi at biner, düğünlerde “pancarcı şenliklerinde” at koşusu yarışmalarını genellikle önde bitirirdi.
Güzel ve öz söz etmeden hoşlanır, sohbetleri arasına belleğindeki manilerini ustaca serpiştirerek sohbete özel bir anlam kazandırırdı. Hatice Hanımın yüz civarındaki manileri oğlu Nuri Aksakal tarafından derlenmiş olup korunmaktadır. Hatice Hanım 10 ekim 2008 tarihinde vefat etmiştir. Hatice Hanımın anısına: “OĞLAN VALAMI VALAMI” türküsü.
Türkünün hikayesi: Bir zamanlar, köyün birinde bir ağa varmış. Ağa da ne ağaymış. Mal mülk, şan şöhret sahibi, astığı astık kestiği kestik güçlü bir ağa imiş. Bu ağanın dillere destan, güzel mi güzel birde kızı varmış. Köydeki delikanlılardan ağanın güzel kızına hayran olamayan yokmuş. Yokmuş yok olmamsına da, ağanın korkusundan delikanlılar ağanın kızına bakmaya bile cesaret edemezlermiş. Bırak bakmasını, tarafından bile geçmezlermiş. Ağanın güzel kızı bir gün pınardan su almaya gider. Pınara vardığında pınar başında koyunlarına su içirmek için gelmiş olan köyün gençlerinden bir delikanlı ile karşılaşır. Ağanın kızını yakından gören delikanlı, kızın güzelliği karşısında büyülenip kalır. Öylesine büyülenir ki, delikanlı kızın başından “valasını” (başörtüsünü) kapmaya niyetlenir. Geleneklere göre genç bir kızın valasını almak o kıza talip olmak, onunla evlenmek istemesi anlamına gelmektedir. Vala aynı zaman da genç kızın temizliğini, masumiyetinin bir simgesidir. Kızın başından valasını almak, valası alınan kızın artık namusunun valasını alana ait olduğu anlamına da gelmektedir. Delikanlı pınar başında Ağa Kızının valasını başından çekip alır ve cebine koyar. Bunun üzerine valasız kalan ağa kızı, namusunu kurtarma (valasını geri alma) amacıyla delikanlıya şu türküyü yakar.
Benim valam üç kulaçtur
Alda boynuma tolaştur
Babam duymadan ulaştur
Oğlan valamı valamı
Getur valamı valamı
Soğra çekarsın belamı
Benim babam cin peridur
Akan suları kurudur
Seni zindanda çurudur
Oğlan valamı valamı
Getur valamı valamı
Soğra çekarsın belamı
Benim valam bir gül idi
Otuşan bir bülbül idi
Dağdaki bir sümbül idi
Oğlan valamı valamı
Getur valamı valamı
Soğra çekarsın belamı
Benim valam oyalidur
Sarılara boyalidur
Sırma saça tayalidur
Oğlan valamı valamı
Getur valamı valamı
Soğra çekarsın belamı
Kızın bu serzenişine dayanamayan delikanlı, kızın valasını geri verir. Delikanlının bu saygın davranışından etkilenen ağa kızı bu delikanlıya sırılsıklam aşık olur. Kızın aşkı o denli yücedir ki, cesaret edip Ağa babasının huzuruna çıkıp bu delikanlıya gönlünü kaptırdığını söyler. Ağa da kızının aşık olduğu bu delikanlıyı huzuruna çağırtıp ona kızının isteğini açıklar. Cesur delikanlı aşkının verdiği kuvvetle Ağaya kızını sevdiğini ve onunla evlenmek istediğini söyler. Ağa köye haber salar, toy düğün kurulur. Kırk gün kırk gece yenilir, içilir ve eğlenilir. Ağa kızı ve cesaretli “oğlan” , uzun ve mutlu bir hayat sürdükleri hep anlatılagelmiştir.
Derleyenden not: Bu türkü ve türkü hikayesini ben rahmetli annemden dinlediğim haliyle aktarmışımdır. Türkü yalnızca Aşağıırmaklar bölgesinde bilinip ve “Samsgar” şivesiyle bilindiğinden türkü ve hikaye Aşağıırmaklar (Samsgar) yöresine aittir. Selim Aksakal
BİZLER VARIZ KÖYÜM
Pırıl pırıl akar suları,
Serin serin eser rüzgarı,
Kürdevandan alır haberi,
Sahipsiz kalmamışsın köyüm.
Köyümün adı üç Irmaklar,
Etrafında on iki köy var,
Her birinin güvencesi var,
Sahipsiz kalmamışsın köyüm.
Toprağına taşına diyecek yoktur,
Gelip çalışacak olanlar çoktur,
Sularından vazgeçmek yoktur,
Sahipsiz kalmamışsın köyüm.
Sabah eser serin rüzgarların,
Tan ağarmadan gezer insanların,
Soğuk soğuk akar suların ,
Sahipsiz kalmamışsın köyüm.
Sapona Rahim yazdın şiirini,
Akan sularında direnişini,
Atalarımın özgüvencesi,
Sahipsiz kalmamışsın köyüm.
19.01.2010
Rahim GÜNAL
BİLBİLAN YAYLASI
Yüksekliğine değer biçilmez,
Üstünden duman eksilmez,
Yeşilliğinden vazgeçilmez,
Virane kalmış yaylalar Bilbilan.
Duman çökmüş tepelerine,
Yol seçmek için bakarlar tikmelerine,
Güçlüklerle inerdik yaylalarına,
Virane kalmış yaylalar Bilbilan.
Kara göllere varmadan,
Tikmeleri, ziyareti görmeden,
Soğuk sularını içip doymadan,
Virane kalmış yaylalar Bilbilan.
Yaylalar üstünde ziyaret,
Mal, davar karışırdı elbet,
Çobanlarla kopardı kıyamet,
Virane kalmış yaylalar Bilbilan.
Yaylaların önünde coçlar,
Camuşlarda orda otlar,
Kotiklarıda analarını maçlar,
Virane kalmış yaylalar Bilbilan.
Yaylalarda tüterdi duman,
Peyniri,yağı pek yaman,
Şaşortlarda bıkardı aman,
Virane kalmış yaylalar Bilbilan.
Sapona Rahim yeter bu kadar,
Aşağı-yukarı köyü Irmaklar,
Etrafında vardı yaylalar,
Virane kalmış yaylalar Bilbilan.
13.01.2010
Rahim GÜNAL
GEÇMİŞE HASRET (ANILAR)
Başın dişin ağırır idi
Evde oda oda dönerdin
Sapona Osman Hocaya
Değirmende diş çektirdiğini unuttun mu?
Osman Nuri amca diril satardı
Servet Aksakal şal pantolan,
Nevzat amca diril gömlek dikerdi,
Sen bunları unuttun mu?
Deli Ömer amcayı unutmayalım,
Ocakta balta, kazmayı yaktırmayalım,
Şamatasına kulak vermeyelim,
Öküzleri çaktırdığını unuttun mu?
Çisha İsmail amca,Dilfez yenga,
Yolcusunu, eşyasını
Yaz-kış çekerdi milletin kahrını,
İçirdiği çayları unuttun mu?
Köy olur da at olmaz mı?
Eğer, dizgin kopmaz mı?
Abdullahgilin Ömer amcaya
Bunları diktirdiğini unuttun mu?
Bahar gelir, yaz gelir,
Tarla, çayır bol gelir,
Uzun Mehmet amca
Dokuz nolu tırpan sallardı unuttun mu?
Koyun vardı, kuzu vardı, yün vardı,
Bunlardan şal, cecim dokunacaktı,
Yamakgilin Dursun amca
Tarak yapardı unuttun mu?
Telefon yok, yol yok,
Gelen gidenden haber yok,
Ali Efendi Hocanın bataryalı radyosundan
Haber dinlediğini unuttun mu?
Geceler uzun uzun bitmez idi,
Kaşık kaşık yağ toplamazmıydın,
Corikanada harfana,
Yaptığını unuttun mu?
Vehbat ile Darisman değirmenleri var idi,
Mısır, buğday dolu idi,
Saponagilin değirmende
Kavut öğüttüğünü unuttun mu?
Biraz da gidelim dağlara,
Verane olmuş yaylalara,
Bakın Peglardaki taşlara,
Boncukludan su içtiğini unuttun mu?
Yayla yüksek, orman yok,
Giderdin Heva boğazına,
Boyun boyun tomruk getirirdin,
Yaylanın başında çaha yaptığını unuttun mu?
Sıra taşlarda öküz yatağı,
Karavat, Eğri punğar dahil,
Düz dağda beş çoban öküz otlatırdı,
Sen bunları unuttun mu?
Sapona Rahim fazla derine dalma,
Gurbettekilerini ağlatma,
Köyde nüfus kalmamış,
Bunları bizlere hatırlatma.
Sapona Rahim GÜNAL 24 kasım 2009
Aşağıırmaklar Köyü
ARDANUÇ